NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
مُحَمَّدُ
بْنُ
الْمِنْهَالِ
حَدَّثَنَا
يَزِيدُ بْنُ
زُرَيْعٍ
حَدَّثَنَا
ابْنُ أَبِي
عَرُوبَةَ
عَنْ
قَتَادَةَ
عَنْ خِلَاسٍ
عَنْ أَبِي
رَافِعٍ عَنْ
أَبِي
هُرَيْرَةَ
أَنَّ
رَجُلَيْنِ
اخْتَصَمَا
فِي مَتَاعٍ
إِلَى
النَّبِيِّ
صَلَّى
اللَّهُ عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
لَيْسَ
لِوَاحِدٍ
مِنْهُمَا
بَيِّنَةٌ
فَقَالَ
النَّبِيُّ
صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
اسْتَهِمَا
عَلَى
الْيَمِينِ
مَا كَانَ
أَحَبَّا
ذَلِكَ أَوْ
كَرِهَا
Ebû Hureyre'den rivayet olunduğuna
göre;
İki kişi bir mal
üzerinde anlaşmazlığa düşerek, Nebi (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem)'e başvurmuşlar. Nebi (s.a.v.) de
(onlara):
"İsteyerek de olsa
istemeyerek de olsa,(sonunda) yemin etmek üzere kur'a çekiniz" buyurmuştur.
İzah:
îbn Mâce, ahkâm; Ahmed
b. Hanbel, II, 317, 489, 524.
Bu hadis-i şerif, hüküm
verebilmek için bazen kur'aya başvurabileceğini
söyleyenlerin delilidir. Nitekim 2269 numaralı hadisin şerhinde açıklamıştık.
Avnü'l-Ma'bûd yazarı, bu babda bahis mevzuu edilen hususlarda muhtelif nakiller
yapmıştır. Bunları şöylece özetlemek mümkündür:
"Hattâbî diyor ki: Buradaki "İstihâm"dan
maksat kur'a çekmektir. Taraflar kur'a çekerler, kur'a kime. isabet ederse, o yemin eder ve mal onun olur. Bunun bir
benzeri Hz. Ali (r.a)'den rivayet edilmiştir. Şöyle ki:
Hanş b. el-Mu'temir demiştir ki:
Çarşıda satılığa çıkarılan bir katır yakalanıp Ali (r.a)'ye getirildi. Bir
adam; bu katır benimdir; ne sattım ne de kimseye hibe ettim, dedi ve katırın
kendisine ait olduğuna dair beş şahit getirdi. Bunun üzerine Ali (r.a): Bu
mesele hakkında hüküm etmek de var, sulh etmek de vardır. Ben ikisini de size
anlatayım. Sulh söyle olur: Katır satılır ve bedeli yedi paya ayrılır. Beş
şahit getirene beş pay ve iki şahit getirene iki pay verilir. Eğer taraflar
sulh olmayıp da hüküm isterlerse hüküm şudur: Taraflardan birisi katırı
satmadığına ve hibe etmediğine yemin eder. Yemin etme hususunda
anlaşamazsanız, yemin etmek için ben aranızda kur'a çektiririm. Kur'a hanginize
isabet ederse o yemin eder, (ve katır onun olur) dedi.
Ravi demiş ki: Ben buna şahidim, Ali böyle hükmetti,
diye bilgi vermiştir.
Bir kavle göre kur'a
şöyle olur: İhtilâf konusu mal taraflardan hiç birisinin elinde değil ve hiç
birinin şahitleri de yok ise, aralarında kur'a çekilir.Kur'a
kime isabet ederse o yemin eder ve mal onun olur.
Kirmânî şöyle demiştir: "Kur'a, tarafların mala müstehaklık derecesinde eşit oldukları zaman yapılır.
Meselâ; mal tarafların ikisinin elindedir. Her biri malın tamamınının
kendisine ait olduğunu iddia eder. Birisi yemin etmek suretiyle malın tamamını
elde etmek ister. Diğer taraf da aynı şekilde yemin edip tamamını kazanmak
ister. İşte bu durumda taraflar arasında kur'a çekilir. Kur'a kime isabet
ederse o yemin eder ve malın tamamı kendisine verilir.
Şevkânî de şöyle der: "Kur'a usulünün uygulanmasının sebebi
şudur: Taraflar mala sahip olma iddiasında delil açısından eşit oldukları
zaman, tercih sebebi yok iken bir tarafı tercih etmek caiz olmaz. Tarafları
eşit tutmak bakımından kur'a usulünden başka bir çare kalmaz. Kur'a usulü de
hasımlar arasında eşitlik sağlamanın bir nevidir. İhtilâf konusu mal
tarafların ikisinin elinde veya üçüncü bir şahsın elinde olup malın kendisine
değil, taraflara ait olduğu ikrar edildiğinde, bu malın nasıl verileceği veya
ne şekilde taksim edileceği hususunda fıkıh imamlarının beyan ettikleri
görüşler pek uzundur. Fakat mal bir tarafın elinde olduğu takdirde o taraf
davalı ve karşı taraf davacı sayılır. Artık şahit getirmek davacıya, yemin
etmek de davalıya ait olur. Yemin etmek için söz konusu kur'a meselesine
gelince, Şafiî fıkıh kitaplarındaki hüküm, yemin teklifinin kur'a usulü ile
değil de hâkimin takdirine ait olmasıdır. Hâkim istediği tarafa yemin
teklifinde bulunabilir. Lakin el-Bermavî demiş ki:
Hadis kur'a usulünü emrettiği için, en uygun olanı bununla amel
etmektir."
Bir Mal Hakkında İki
Kişi İhtilâfa Düştüğü Ve Her Birisi Malın Kendisine Ait Olduğunu İddia Ettiği
Takdirde Hüküm Nedir?
Bu konu birkaç şıkka
ayrılır:
1- Mal üçüncü bir
şahsın elindedir. Bu şahıs malın kendisine ait olmadığını ve ihtilâfa
düşenlere ait olduğunu söyler. Fakat bir tarafın mı ya da tarafların müşterek
malı mıdır bilmez; iki tarafın da şahitleri vardır.
2- Mal üçüncü bir
şahsın elindedir. Bu şahıs malın kendisine ait olmadığını söyler. Fakat
taraflardan kime ait olduğunu bilmez; tarafların şahitleri de yoktur.
3- Mal tarafların
ikisinin de elindedir ve iki tarafın da şahitleri vardır veya hiçbir tarafın
şahitleri yoktur.[Sünen-i İbn Mâce
Terceme ve Şerhi, VI, 397-399.]
Biz fıkıh âlimlerinin
birinci meseleye ait görüşlerini bir önceki hadisin şerhinde açıkladığımızdan
şimdi burada sadece 2. ve 3. meseleye aft görüşlerini nakletmekle yetineceğiz.
2. meseleye ait görüşler şöyledir:
el-Mişkât şerhinde mesele şöyle
anlatılmaktadır: Üçüncü bir şahsın elinde bulunan mala taraflar sahip çıkmak
ister. İki tarafın da şahitleri yoktur veya iki tarafın da şahitleri vardır.
Yanında mal bulunan üçüncü şahıs; ben bu malın kime ait olduğunu bilmiyorum,
der. Bu durumda taraflar arasında kur'a çekilir. Kur'a kime çıkarsa yemin eder
ve mal kendisinin olur. Ali (r.a) böyle hükmetmiştir. İbnü'l-Melik'in
dediğine göre, Ahmed ve bir kavlinde Şafiî de böyle
demiştir.
Ebû Hanîfe'ye göre, tarafların ikisi
de yemin ederler. Sonra mal ikisi arasında eşit olarak taksim edilir.
Ebû Hanîfe ile Şafiî'nin diğer bir
kavillerine göre, mal üçüncü şahsın elinde bırakılır.
3. meseleye gelince:
Mal ikisinin elinde bulunduğu için iki taraf da malın yarısı için davacı ve
malın yarısı için davalı durumdadırlar. İki tarafın da şahidi bulunmadığı
takdirde davacı durumunda oldukları yarım için bir hak talebinde bulunamazlar.
Fakat davalı durumunda oldukları yarım için yemin etmeleri yeterlidir. Bunun
için hâkim bu malı ikisinin arasında eşit olarak taksim eder. İki tarafın
şahitleri olsa yine hüküm budur. Çünkü şahitler, birbirlerinin ifadelerini
etkisiz hale getirmekle yok gibi sayılırlar. İki taraf yemin etse veya yeminden
istinkâf etse yine hüküm budur.