SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

AKDİYE BAHSİ

<< 3616 >>

NUMARALI HADİS-İ ŞERİF:

 

حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الْمِنْهَالِ حَدَّثَنَا يَزِيدُ بْنُ زُرَيْعٍ حَدَّثَنَا ابْنُ أَبِي عَرُوبَةَ عَنْ قَتَادَةَ عَنْ خِلَاسٍ عَنْ أَبِي رَافِعٍ عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ أَنَّ رَجُلَيْنِ اخْتَصَمَا فِي مَتَاعٍ إِلَى النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ لَيْسَ لِوَاحِدٍ مِنْهُمَا بَيِّنَةٌ فَقَالَ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ اسْتَهِمَا عَلَى الْيَمِينِ مَا كَانَ أَحَبَّا ذَلِكَ أَوْ كَرِهَا

 

Ebû Hureyre'den rivayet olunduğuna göre;

 

İki kişi bir mal üzerinde anlaşmazlığa düşerek, Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e başvurmuşlar. Nebi (s.a.v.) de (onlara):

 

"İsteyerek de olsa istemeyerek de olsa,(sonunda) yemin etmek üzere kur'a çekiniz" buyurmuştur.

 

 

İzah:

îbn Mâce, ahkâm; Ahmed b. Hanbel, II, 317, 489, 524.

 

Bu hadis-i şerif, hüküm verebilmek için bazen kur'aya başvurabileceğini söyleyenlerin delilidir. Nitekim 2269 numa­ralı hadisin şerhinde açıklamıştık.

 

Avnü'l-Ma'bûd yazarı, bu babda bahis mevzuu edilen hususlarda muh­telif nakiller yapmıştır. Bunları şöylece özetlemek mümkündür:

 

"Hattâbî diyor ki: Buradaki "İstihâm"dan maksat kur'a çekmektir. Ta­raflar kur'a çekerler, kur'a kime. isabet ederse, o yemin eder ve mal onun olur. Bunun bir benzeri Hz. Ali (r.a)'den rivayet edilmiştir. Şöyle ki:

 

Hanş b. el-Mu'temir demiştir ki: Çarşıda satılığa çıkarılan bir katır ya­kalanıp Ali (r.a)'ye getirildi. Bir adam; bu katır benimdir; ne sattım ne de kimseye hibe ettim, dedi ve katırın kendisine ait olduğuna dair beş şahit ge­tirdi. Bunun üzerine Ali (r.a): Bu mesele hakkında hüküm etmek de var, sulh etmek de vardır. Ben ikisini de size anlatayım. Sulh söyle olur: Katır satılır ve bedeli yedi paya ayrılır. Beş şahit getirene beş pay ve iki şahit getirene iki pay verilir. Eğer taraflar sulh olmayıp da hüküm isterlerse hüküm şudur: Taraflardan birisi katırı satmadığına ve hibe etmediğine yemin eder. Yemin et­me hususunda anlaşamazsanız, yemin etmek için ben aranızda kur'a çektiri­rim. Kur'a hanginize isabet ederse o yemin eder, (ve katır onun olur) dedi. Ravi demiş ki: Ben buna şahidim, Ali böyle hükmetti, diye bilgi vermiştir.

 

Bir kavle göre kur'a şöyle olur: İhtilâf konusu mal taraflardan hiç biri­sinin elinde değil ve hiç birinin şahitleri de yok ise, aralarında kur'a çekilir.Kur'a kime isabet ederse o yemin eder ve mal onun olur.

 

Kirmânî şöyle demiştir: "Kur'a, tarafların mala müstehaklık derecesinde eşit oldukları zaman yapılır. Meselâ; mal tarafların ikisinin elindedir. Her biri malın tamamınının kendisine ait olduğunu iddia eder. Birisi yemin et­mek suretiyle malın tamamını elde etmek ister. Diğer taraf da aynı şekilde yemin edip tamamını kazanmak ister. İşte bu durumda taraflar arasında kur'a çekilir. Kur'a kime isabet ederse o yemin eder ve malın tamamı kendisine verilir.

 

Şevkânî de şöyle der: "Kur'a usulünün uygulanmasının sebebi şudur: Ta­raflar mala sahip olma iddiasında delil açısından eşit oldukları zaman, ter­cih sebebi yok iken bir tarafı tercih etmek caiz olmaz. Tarafları eşit tutmak bakımından kur'a usulünden başka bir çare kalmaz. Kur'a usulü de hasım­lar arasında eşitlik sağlamanın bir nevidir. İhtilâf konusu mal tarafların iki­sinin elinde veya üçüncü bir şahsın elinde olup malın kendisine değil, taraf­lara ait olduğu ikrar edildiğinde, bu malın nasıl verileceği veya ne şekilde taksim edileceği hususunda fıkıh imamlarının beyan ettikleri görüşler pek uzundur. Fakat mal bir tarafın elinde olduğu takdirde o taraf davalı ve kar­şı taraf davacı sayılır. Artık şahit getirmek davacıya, yemin etmek de dava­lıya ait olur. Yemin etmek için söz konusu kur'a meselesine gelince, Şafiî fıkıh kitaplarındaki hüküm, yemin teklifinin kur'a usulü ile değil de hâki­min takdirine ait olmasıdır. Hâkim istediği tarafa yemin teklifinde buluna­bilir. Lakin el-Bermavî demiş ki: Hadis kur'a usulünü emrettiği için, en uy­gun olanı bununla amel etmektir."

 

Bir Mal Hakkında İki Kişi İhtilâfa Düştüğü Ve Her Birisi Malın Kendisine Ait Olduğunu İddia Ettiği Takdirde Hüküm Nedir?

 

Bu konu birkaç şıkka ayrılır:

 

1- Mal üçüncü bir şahsın elindedir. Bu şahıs malın kendisine ait olma­dığını ve ihtilâfa düşenlere ait olduğunu söyler. Fakat bir tarafın mı ya da tarafların müşterek malı mıdır bilmez; iki tarafın da şahitleri vardır.

 

2- Mal üçüncü bir şahsın elindedir. Bu şahıs malın kendisine ait olma­dığını söyler. Fakat taraflardan kime ait olduğunu bilmez; tarafların şahit­leri de yoktur.

 

3- Mal tarafların ikisinin de elindedir ve iki tarafın da şahitleri vardır veya hiçbir tarafın şahitleri yoktur.[Sünen-i İbn Mâce Terceme ve Şerhi, VI, 397-399.]

 

Biz fıkıh âlimlerinin birinci meseleye ait görüşlerini bir önceki hadisin şerhinde açıkladığımızdan şimdi burada sadece 2. ve 3. meseleye aft görüşle­rini nakletmekle yetineceğiz.

 

2.  meseleye ait görüşler şöyledir:

 

el-Mişkât şerhinde mesele şöyle anlatılmaktadır: Üçüncü bir şahsın elinde bulunan mala taraflar sahip çıkmak ister. İki tarafın da şahitleri yoktur ve­ya iki tarafın da şahitleri vardır. Yanında mal bulunan üçüncü şahıs; ben bu malın kime ait olduğunu bilmiyorum, der. Bu durumda taraflar arasında kur'a çekilir. Kur'a kime çıkarsa yemin eder ve mal kendisinin olur. Ali (r.a) böyle hükmetmiştir. İbnü'l-Melik'in dediğine göre, Ahmed ve bir kavlinde Şafiî de böyle demiştir.

 

Ebû Hanîfe'ye göre, tarafların ikisi de yemin ederler. Sonra mal ikisi arasında eşit olarak taksim edilir.

 

Ebû Hanîfe ile Şafiî'nin diğer bir kavillerine göre, mal üçüncü şahsın elinde bırakılır.

 

3. meseleye gelince: Mal ikisinin elinde bulunduğu için iki taraf da ma­lın yarısı için davacı ve malın yarısı için davalı durumdadırlar. İki tarafın da şahidi bulunmadığı takdirde davacı durumunda oldukları yarım için bir hak talebinde bulunamazlar. Fakat davalı durumunda oldukları yarım için yemin etmeleri yeterlidir. Bunun için hâkim bu malı ikisinin arasında eşit olarak taksim eder. İki tarafın şahitleri olsa yine hüküm budur. Çünkü şa­hitler, birbirlerinin ifadelerini etkisiz hale getirmekle yok gibi sayılırlar. İki taraf yemin etse veya yeminden istinkâf etse yine hüküm budur.